13 Nisan 2009 Pazartesi

Şeker hastalarının yüzde 65'i bilinçsiz

METSEND Bilimsel Düzenleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Temizhan ise ülkemizde obez olan ve fazla kilo problemi yaşayanların oranının nüfusun yüzde 66'sını teşkil ettiğini belirtti. Prof. Dr. Temizhan, “Türkiye'de ev kadınlarının yaşam tarzını değiştirirseniz, Türkiye'yi değiştirirsiniz” dedi.

Metabolik Sendrom Sempozyumu'nun 6'ncısı, Antalya'nın Belek Beldesi'ndeki Cornelia Diamond Otel'de gerçekleştirildi. Sempozyumun sonuç bildirgesi, METSEND Başkanı Prof. Dr. Aytekin Oğuz liderliğindeki komite tarafından açıklandı. Bildiride, bel çevresi kalınlığı, trigliserid yüksekliği kötü huylu kolestrol düzeyi yüksekliği ve kan şekeri yüksekliği gibi belirtileri bulunan metabolik sendromun diyabet ve kalp krizinin davetçisi olduğu ifade edildi.

Türkiye'de 1997 verilerine göre diyabet görülme sıklığının 20 yaş üstü bireylerde yüzde 7.2, gizli şekerin yüzde 6.09 oranında olduğunu belirten Prof. Dr. Aytekin Oğuz, diyabet oranının 2030'da yüzde 50 oranında artacağı öngörüsünde bulundu. Türkiye'deki diyabet hastalarının yüzde 65'inin hastalığını başka bir rahatsızlığın tedavisi sırasında öğrendiğini aktaran Prof. Dr. Oğuz, gerçek oranın daha fazla olduğunu kaydetti. Türkiye'deki şeker hastalarının yüzde 90'ının önlenebilir olan TİP2 diyabet hastası olduğunu belirten Prof. Dr. Aytekin Oğuz, diyabet ve hipertansiyonun Türkiye'deki en sık rastlanan şikayet grubunu oluşturduğunu aktardı. Eskiden Türkiye'de böbrek yetersizliğinin en önemli sebebinin nefritler olarak gösterildiğini hatırlatan Prof. Dr. Oğuz, şimdi ise kronik böbrek yetersizliğinin en büyük sebebi olarak diyabet ve hipertansiyonun gösterildiğine işaret etti.

RİSKE GÖRE KONTROL

Prof. Dr. Aytekin Oğuz, “Bu gidiş, Türkiye'de diyabetin önemli sonuçları olacağını gösteriyor. Hep söylemeye çalışıyoruz, artan diyabet TİP1 diyabet değil. Şu an diyabet hastalarıyla ilgili konuştuklarımızın yüzde 90'ı TİP2 diyabet. Şeker hastalığı belirtileriyle gelmeyen kişilerdir. Bu insanlar diyabet olduğundan habersiz” dedi. Prof. Dr. Oğuz, bu nedenle hastalığın önlemi konusunda belirtilere göre gitmenin çok da mantıklı olmayabileceğini vurguladı.

METSEND Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Altuntaş da hiçbir belirti olmadan kişinin yıllarca TİP2 diyabet kalabileceğine değindi. TİP2 diyabet belirtilerinin çok geniş bir spektruma sahip olduğunu kaydeden Prof. Dr. Altuntaş, belirtilerin çok su içmek, çok kilo almak, çok idrara gitmek, vücutta kaşıntılar ve daha birçok şekilde kendini gösterebileceğini aktardı.

SESSİZCE GELEBİLİR

Kalp krizinin bile bir diyabet vakasına ilk belirti olabileceğine işaret eden Prof. Dr. Aytekin Oğuz, çaresi bulunmayan TİP1 diyabetin semptomlarında aşırılık mevcutken, yaygın ve önlenebilir olan ikinci tip şeker hastalığının belirtilerini daha hafif olarak kendini gösterdiğini, hatta hiç belirti göstermeyebileceğini kaydetti. Bel çevresinin kalınlığı, aile ve yakın akrabalarda diyabetli kimse bulunması, kan yağlarının bozuk olması gibi durumların belirti olarak algılanabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Oğuz, “Diyabet yaşam tarzı bozuk olan herkesin kapısını çalan bir hastalık. ‘Ailemde diyabet yok bizde çıkmaz’ kavramından vazgeçmeli. 2 nesil öncemizde çok az olan diyabetli sayısı, 1 nesil öncemizde daha da arttı. Bizde daha fazla ve çocuklarımızda bizden daha fazla olacak gibi görünüyor. Ailede kalp damar hastalığı olması da diyabet riskinin yüksek olduğunu gösterir” diye konuştu.

Prediyabet (gizli şeker) döneminde hastalığın fark edilmesi halinde diyabetik komplikasyonların önleyebileceğini vurgulayan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu da kişideki diyabetin aşikar hale gelmesi halinde damar sisteminin de bozulmuş olduğunu belirtti.

ERKEN TESPİT ÖNEMLİ

Damar sistemindeki bozuklukların bu dönemde başladığını söyleyen Prof. Dr. Kayıkçıoğlu, “Çok genç yaşta hastalarımız var. Bunları takip ettiğinizde 10 yıl sonrasında şeker hastalığı ortaya çıkıyor. Esas biz bunları çok erken yaşta yakalayıp kontrol edebilirsek muhtemelen kalp krizi riskini de düşürebiliriz” dedi. Türkiye'de genç yaş grubunun ciddi anlamda kalp krizi riski taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Kayıkçıoğlu, şeker metabolizması bozukluğuna sadece TİP2 diyabet olarak bakmamak gerektiğini, diyabetin tanıdan 8-10 yıl önce başladığına dikkat çekti. Prof. Dr. Kayıkçıoğlu, “Hedef kitlemiz çocuklardır. Kilo fazlalığı ve kandaki insülin değerleri ile ilgili önlemleri almak önemli” diye konuştu.

KADINLAR BİLGİLENDİRİLMELİ

Kişi ne kadar kilolu olarak gebe kalırsa gebelik diyabetine yakalanma riskinin o kadar fazla olduğunu söyleyen METSEND Genel Sekreteri Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ ise en ideal kiloda gebe kalınmasının, diyabetin ortaya çıkmasını en aza indireceğini vurguladı. Prof. Dr. Karşıdağ, teşhis ve kontrol açısından gebelik öncesindeki 6-8 haftalık sürecin kendileri açısından çok önemli olduğunu aktardı.

KADINLAR DEĞİŞİR TÜRKİYE DEĞİŞİR

METSEND Bilimsel Düzenleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Temizhan ise obezite konusuna değindi. Prof. Dr. Temizhan, Türkiye'deki 20 yaş üstü grubun yüzde 30.4'ünün obez, yüzde 36'sının ise normal ile şişman arasında olduğuna işaret etti. Ülkemizde obez olan ve fazla kilo problemi yaşayanların oranının nüfusun yüzde 66'sını teşkil ettiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Temizhan, kadınlara yönelik eğitim çalışmalarının daha önemli olduğunu, çünkü kadınların sağlıkla ilgili konularda yönlendirici olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Temizhan, “Türkiye'de ev kadınlarının yaşam tarzını değiştirirseniz, Türkiye'yi değiştirirsiniz. Ev kadınları hedef kitle seçilmelidir. Kadınlar eşlerinin, çocuklarının beslenmesinde ve spor yapmasında bile belirleyicidir” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder